5 Haziran 2014 Perşembe

Geceler çok karanlık gel düşümdeki sevgili...ay ışığı yedir bana! Mümkünse Kalkan'da!

01.07 saat. Odamın penceresi açık. Püfür püfür bir rüzgar koynuma doluyor ... Yakınlarda bi yerde biri (leri) yüksek sesle Ahmet Kaya dinliyor. Dinlemekle kalmayıp bütün Yalı yolu mahallesine dinletiyor... "Geceler çok karanlık, gel düşümdeki sevgili, ay ışığı yedir bana" diyor. Yumuşacık, ninni gibi geliyor.. Ne kadar uzun zaman olmuş bu şarkıyı dinlemeyeli diyorum İçimden. Sadece bu şarkısı da degil aslında. Çok sevmeme ragmen hep uzun aralıklarla dinledim ben Ahmet Kaya'yı. Kasıtlı. Hala da öyle yapıyorum. Zira ne zaman dinlesem içimi biri tornavidayla oyuyor sanki. Kendime bunun yapılmasına sıklıkla Izin vermemi beklemiyorsun umarım.
Ha bu arada, yukardaki fotoğraf kaldığım pansiyonun terasından baktığında karşına çıkan  görüntünün ta kendisi. Alınmıyorsun  di mi? :)

Bugün Kalkan'da ikinci günüm. Aslında şu anki durumumu en Iyi anlatan şarkı "Ellerin ellerimde ne umdum da ne buldum? Sıcaklığın yaksın beni. Budur umudum." 
Zira gelmeden hava durumuna bakmayı akıl edemeyen Oya'yı Kalkan'da şiddetli yağmur ve  fırtına bekliyormuş. Huyuymuş. Her yıl mayıs ayında bir hafta süreyle bunu hep yapıyormuş. Ama bu kez Haziran'ı ve beni hedef almış.  Kim bilir ne hinlik peşinde?  
Konumuzdan tamamen bağımsız olarak şu an bu çalıyor aslında içimde. Dinle...


Kaş'ın suyuna girene Kadar Ayvalık'ı SOĞUK sanıyordum ben. Kaş'ta Ayvalığı ikiyle çarp. Kalkan'a gelince de devenin hörekesini al ve hiç  anlamadığım bi şekilde şu yazıya yayılan melankolik havayı da yok say.  Kalkan'ın suyu SOĞUK falan degil dostum. Buuuzzz ... Öyle çivi gibi benzetmelerini unut burda unut. Bu bildiğin kör testere. Demedi deme! 
Şu Herodot bir alem. Yememiş içmemiş bizim güzel tatil beldelerimiz için tek cümlelik şiirler yumurtlayıvermiş.  Mesela demiş ki Kalkan için "Dünya'da yıldızlara en yakın yer..." Daha ne desin! 
Bayıldım ...! Her sokağına, her köşe başına bayıldım...Minnacıklığından bahsetmiyorum bile. Biraz seri hareket edersen bir saat içinde şurayı da görmedim demezsin yani, o kadar!
Kalkan balığı yemeyi arzu ederdi gönül tabi. Mevsimi değilmiş. Bulsak da keyifli olmaz yemesi dediler. Peki dedim.

Fotoğraflardan da anlayacağın üzere sezon daha açılmamış aslında. Herkesin dilinde aynı cümle. "Yaz gelmeyecek bu sene..." ama siz ona kulak asmayın. Gelene geldi zaten de, gitmediğine de gidecek. Az sabır! 
Ben aslında internette araştırırken Kalamaki pansiyona taktım kafayı. Milliyet'te yazılmış bir yazı okudum hakkında. Kendi çapımda mest oldum. Evet dedim. Oraya gitmeliyim!
Ne mümkün?
Na mümkün!
Hiç bir iletişim kanalıyla ulaşamadım zat-ı allerine.
Zaten hiç ihtimal dahilinde değilmiş. Boşuna kasmışım. Galiba onlar sezonu toptan açmamış. Azmettim. Merak ettim. Gittim arayıp buldum. Kapı duvar. Kocaman bir kilit karşıladı beni.
Başka bi sefere belki...
Hoş, iyi ki de açılmamışsın dedim sonra. Girdim internete araştırdım biraz. Bi pansiyon buldum küçücük. Bir fotoğrafını gördüm ve işte bu! dedim. Oraya gitmeliyim...
Aslında garip soğuk kanlı bir sahibi var. Bay!
Hani böyle bazı ailelerde Cumhuriyet okuyan, cool, az konuşan, çok susan, tuhaf bir ciddiyet estiren tipler vardır ya...Bazen baba olur o. Bazen amca ya da dayı. Hah! işte onun Sözcü okuyan versiyonu bu da! Sinir olmuyorsunuz ama. Garip bi şekilde saygı duyuyorsunuz...Gıcık/soğuklardan değil.
Hiç uzun etmeden diyeceğim şu ki, bi gün rüzgar bu yöne eser de soluğu Kalkan'da almak istersen ve öyle aman aman bir şaşa bir debdebe peşinde değilsen Moonlight pansiyonda kalmalısın. Anılarımın üstünde gezinmeli, kulaklarımı çınlatmalısın...! :)
Sana yapacağım tek güzellik de budur. Her şeyi de benden bekleme. Gerisi resimli roman.
Ha unutmadan, bir de Ahmet Kaya'yı an.
"Geceler çok karanlık, gel düşümdeki sevgili, soyunup hazırlan bana!"
Kaş'ta görüşmek üzere,
sevgiyle kal...